Muğla/Datça Belediyesi’nin düzenlediği bir çocuk şenliği var. Topaçlar fıldır fıldır dönüyor burada. Masal masal diye sayıklayan çocuklar, bu kez kendileri masal kahramanları yaratıyor bu şenlikte.
İş bu kadar da değil! Daha fazlası da var! Geleceğin ressamları haldır haldır fakat barış içinde boyama yapıyorlar masalarda. Bebek yapan çocuklar, yaptıkları bebeklere isim ve kimlik verecekler! Bakın daha neler var? Her bebek bir doğum tarihine sahip olacak. Bu bebekler de öteki tüm etkinlik ürünleri gibi bir çocuk müzesi için yapılan çalışmalardır.
Evet! Çocukların ürettikleri her şey, şöyle ki bu birikimler, tasarlanan müzenin izleyiciye sunulabilir nesnel görsellikleri olacak... Şaşırdınız mı! Bir müzeye gideceksiniz ve çocuk konusunda ne varsa orada izleyeceksiniz! Olacak şey mi, olağan bir durum mu bu? Durun bakalım! Daha gün batmadı, akşama daha çok var!
Yüz dolayında sandal gün batmadan denize açılacak ve bu çocuk şenliği ile süslenmiş barış balonları gökyüzüne uçacak. Bundan böyle mektup güvercinleri olmayacak!
Bakın burası çok önemli! Balonlar çocukların yazdıkları mektupları taşıyacak.. uzaklarda tanımadıkları kardeşler için.. şunlar var satır aralarında bu mektupların; ‘savaş olmasın! Çocuklar ölmesin!’
Sözü daha fazla uzatmadan,'dünyanın tek çocuk bayramına sahip olan bu ülkenin, bu bayramı çocuklarına çok iyi anlatması lazım,' diyen eğitimci, yaratıcı çocuk oyunları uzmanı ve grup başkanı Sayın Necla Ülkü Kuglin'e mikrofunu uzatıyor ve doğrudan söyleşiye giriyoruz.
Söyleşi boyunca çocukların yer aldığı görselliklere de yansıyan ve çocuklar için hazırlanan araç ve gereçlerle yol alacağız ve bir rüya falına bakar gibi bir ütopyanın nasıl gerçekleşebilirliğini de hep birlikte düşüneceğiz... Sevgi, içtenlik...
SORU; Sayın Necla Ülkü Kuglin, bu balonlarla şenlikli ve topaçların fıldır fıldır döndüğü parkta ve evet çocukların masalarda boyama yaparak yaratıcı düş peşinde koştukları bu parkta, daha doğrusu Datça’da ne yapmak istiyorsunuz?
YANIT; Amacımız şu.. okullarda kıstırılmış olan çocuklara biraz mutluluk ve umut vermek, oyun coşkusu yaşatmak.. bir alt amacımız oyuncağın yapılabilen, tamir edilebilen bir şey olduğunu göstermek.
SORU; Bir algı olarak 'kırılan oyuncağın, onarılabilirliği duygusu ile mutluluk ve umut vermek, bir de 'okullarda kıstırılmış olan çocuklar,' dediniz... Nasıl bir yöntem kullanıyorsunuz Necla Hanım?
YANIT; Yaratıcı drama yöntemi kullanıyoruz. Tekin Bey, bu oyunlar, yaptığımız çalışmalar ona bağlı. Şimdi bu açılış şenliğinden ve oyunlardan sonra birkaç atölyeye bölünecekler, kıyafet değiştirerek masa başına gelecekler, masa oluşturacaklar.
SORU; Seslendireceğiniz seçilmiş bir masal da var mı?
YANIT; Evet! Datça ile ilgili bir masal anlatacağım onlara. O masalı canlandıracaklar o masalın kahramanlarını oluşturacaklar, yazacaklar ve şenliğin gazetesini yazıp resimleyecekler. Öte yandan da bebek yapıyorlar burda, bebeklere kimlik verecekler, henüz bilmiyorlar onu, her bebeğin bir annesi, bir babası ve doğum tarihi ve adı olacak. Bütün bu çalışmaları akşam sergileyeceğiz.
SORU; Tüm gün salt bunlar mı olacak, başka oyunlar var mı?
YANIT; Yüz adet sandalımız var, akşam beş civarında bu tahta sandallarla denize ve uçan balonlarla gökyüzüne barış ve kardeşlik mektupları yollayacaklar.
SORU; Datça'da kaç yıl oldu? Projenizde çocuk müzesi gibi ütopya da var mı?
YANIT; Burada, bu beşinci yılımız.
Evet! Bugün Datça Belediye Başkanımızı, Sayın Şener Tokcan'ı bir çocuk müzesi kurmak için ikna etmeyi düşünüyoruz.
SORU; Datça'yı nasıl keşfettiniz, şöyle ki buraya ilk ne için geldiniz, nasıl oldu?
YANIT; Tekin Bey, ben buraya kitaplarımı imzalamak üzere bir yazar olarak beş yıl önce geldim. Evet ilk defa gelmiştim ve bu iş burada bu şenliğe dönüştü.
SORU; Çok coşkulu bir şenlik! Her şenlik bu parkta mı oldu?
YANIT; Evet! Bu park artık çocuk şenliğinin yapıldığı park olarak anılıyor.
SORU; 'Çocuk şenliğinin yapıldığı park,' diye anılan bir yer oldu burası, dediniz. Datça! Başka bir yer değil de neden Datça?
YANIT; Bir çocuk müzesi ile buranın çok güzel olacağını düşünüyorum. Çünkü Datça’nın müzesi yok. Adı çocuk müzesi, böyle bir girişim var, fakat henüz gerçekleşmedi Çocuk müzesi kavramı bile henüz oturmadı.
SORU; İlk nasıl yeşerdi bu fikir ve nasıl filizlendi ve bu günkü meyve verimine dek neler oldu, kısaca değinir misiniz?
YANIT; Biz on yıl önce bu çalışmaya başladığımızda bizimle alay edenler oluyordu. Ne yani çocuklara ayrı müze mi yapıyorsunuz, çocukları mı sergileyeceksiniz diye. şimdi kavram gelişmeye başladı, çocuk müzesinin ne olduğunu herkes biliyor artık. Ama henüz yerimiz yok ya da hala yerimiz yok.
SORU; Başka kentlerde girişim yapmadınız mı?
YANIT; Ankara'da bazı görüşmeler var, bunlar henüz hayata kavuşmadı. Bir başka projemiz var, Anadolu kültürlerini çocuklarla birlikte tanımak üzere belki buradan Türkiye’ye özgü, birçok değişiklikleri olan bir çocuk müzeleri zinciri ortaya çıkacak.
SORU; Necla Hanım bu bir düş, bir masal! Bakın! Datça'yı yürekten vurdunuz! Sonuç işte burada! Topaçların haldır haldır döndüğü bu parka adını veren, çocukları boyalarla ve kimlikli masal kahramanlarıyla yepyeni bir dünya yaratmaya yönelten bu ütopyanın Datça’ya vardığını görüyoruz. Fakat bu düş nereden, nasıl yola çıktı?
YANIT; Tekin Bey, bir yazar arkadaşımız daha var. On yıl kadar önce, benimle röportaj yapmak istedi, Aytül Akal sonra ikimiz bir araya geldik. O Amerika'daki çocuk müzelerini anlattı, benim ilk yurtdışı gördüğüm yer İsveç.. ben de orada gördüğüm çocuk etkinliklerini ve çocuk müzelerini anlattım.
Bunun üzerine Türkiye'de böyle birşey olamaz mı, diye bir girişim başlattık. İşte şimdi burada, Datça'dayız. Çok güzel bir belde, ilçe ve çok güzel bir doğa burası.
Değerli İzleyici,
Datça'da özgün bir çocuk şenliğini grup olarak arkadaşlarıyla birlikte sunan ve on yıldan bu yana bu düş peşinde, bir çocuk kütüphanesi ütopyası ile koşan eğitimci, yaratıcı çocuk oyunları uzmanı Sayın Necla Ülkü Kuglin ile söyleşi sürecek.
Bu şenliğe destek olan, katkı veren, çocuklar için yaratıcı düş olanaklarına kucak açan ve Datça’nın en güzel parkını bu rüya masallarına tahsis eden Datça Belediyesi... Bu konuda cömert davranan Belediye Başkanı Sayın Şener Tokcan da burada. Yurtdışındaki kültür değiş tokuşu içerikli bir geziden, bu şenlik için döndü.
Sayın Orhan Keskinsoy da burada. Datça Kent Konseyi Başkanı ki onun parmak izlerini de bu şenlikte görebiliyoruz. Başkan Sayın Şener ile yaptığımız söyleşiyi ve Orhan Bey’le olan söyleşiyi de yaratcı çocuk etkinliği görsellikleri ile yan yana yayımlayacağız. Bu ütopya gerçekleşneli ve bu şenlik her yerde duyulmalı...
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 6 Haziran 2010, Muğla
Fotoğraflar; Feryal Özkale Sönmez, Muğla, Datça, 30 Mayıs 2010
(Sürecek)
6 Haziran 2010 Pazar
Muğla doğasında Uçhisar'ı yaşayan bilim insanı Rektör, Prof. Dr. Sayın Şener Oktik bu kez yeni enerjiler konusu ile karşımızda...
'Güneş enerjisinden elektrik üretimi için başlayan çalışmalar son on beş yirmi yılda çok büyük bir hız kazandı,' diyor Sayın Oktik.
Stockholm’de 2010 yılının ilk yarısında izlediğimiz fuar etkinliklerinde öne çıkan ögelerin tümünde, girişken hamleler eşliğinde bio enerji ve çevre gibi anlatımlar öne çıktı. Nereye baksak, Mavi Gezegen avuçlarımızın içinde idi sanki!
Motorlu araçlarda en son buluşlar.. Elektrikle işleyen otomobil taslakları.. Isı ve ışık enerjisi konusunda en son önermeler bir yanda öte yanda güneş enerjisi.. Ütopik yeni bir dünya tasarımı, bir kasırga gibi hızla gerçeklik düzleminde ele alınırken bio enerji ve güneş ilk başvuru kaynağı oluyor.
Elektrik mi söz konusu, rüzgar var! Gaz mı gerekiyor, güneş var!Evet, İskandinavya'da, Stockholm'de yeteri kadar olmayan güneş... Evet Muğla'da güneş var! Muğla Üniversitesi Rektörü, Türkiye'yi dünyanın öteki köşelerindeki biliminsanlarına, bilimsel hamleler eşliğinde tanıtma gayretiyle koşan bir bilim insanı, Muğla'da Prof. Dr. Şener Oktik de var.
Değerli İzleyici,
Büyük bir üniversitenin rektörü olmak, bir anlamda, özellikle bizim toplumda, şefkatli, hoşgörüsü yüksek, bazı sıkıntılı durumlarda bile gülümsyerek hayata ve geleceğe bakabilen, sırasında baba gibi kol kanat gerici bir performans ve özverili bir sevecenlik de ister.
‘Babamı çok severdim, hani birileriyle sohbet etmek istersiniz de o birileri artık burda olmasalar da yaparsınız ya o sohbetleri.. onlar seçilmiş insanlardır, bunlardan birisi babamdı benim,’ diyen Sayın Oktik, (bakınız; http://cappadociatekinsonmez.blogspot.com/) değerli bir bilim insanı olmakla birlikte, onun sözleriyle tıpkı; 'hani birileriyle sohbet etmek istersiniz de,' tanımına uygun hangi konu olursa olsun sohbeti de özlenen bir insan Sayın Oktik.
Sevgiyle geçen çocukluk ve Uçhisar onaylanması gibi yayınladığımız seri söyleşilerden sonra bir biliminsanı bakışı düzleminde ilerleyen bir söyleşi sunuyoruz bu kez. Sıcak anılarla Uçhisar’ı Muğla doğasında yaşayan Rektör Prof. Dr. Sayın Şener Oktik karşımızda.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez, 6 Haziran 2010 Muğla
SORU; Sayın Oktik biliminsanı olarak çağın evrilmeleriyle uyumlu, dönüşebilir güneş enerjisi kaynağına bağlı Muğla’da üniversite binalarında uygulamalar yaptınız. Meraklı izleyicilerimiz için bunlardan kısaca söz eder misiniz? Muğla’da yaptığınız nedir?
YANIT; Türkiye’de bilinmeyen bir kavramın, kamuya bir şekilde anlatılması için yapılmış pilot bir uygulamadır Muğla’da yaptıklarımız.
SORU; Dünyada ve ülkemizde güneş enerjisini kullanma sürecini bir ucundan bir süredir yaşıyoruz. Evlerde, otellerde en kısa yoldan bu enerji ile sıcak su elde ediliyor bir süredir. Bu süre içinde bilimsel açıdan neler oldu?
YANIT; Bu alanlarda güneş enerjisinden elektrik üretimi için başlayan çalışmalar son on beş yirmi yılda çok büyük bir hız kazandı. İki anlamda hız kazandı; birincisi emisyon, bu enerjiyi kullananların sayısı arttı. Tabii buna bağlı olarak da maliyetleri düştü. Hatta bir eğri vardır maliyet analizinde, (bunu bilirsiniz) ona uyuyor, şu anda üretimde kullanma kapasitesi her iki misline çıktığında maliyetlerde yüzde yirmi ikilik bir azalma oluyor. Son onbeş yirmi yıldır bu eğrinin gelinen noktasında artık bu birçok alanda yapılabilir bir hale geldi. Ama yapılabilirden kastımız, tabii ki bu farklı teknolojiler, genelde çok kabaca bir sınıflama yapılırsa, bir grup teknolojiler kristale dayalı yani silisyum kristalinin üzerinde oturan teknolojilerdir.
SORU; Bu uygulamada ne tür teknolojiler kullandınız? Diğer teknolojiler nasıl?
YANIT; Diğer teknolojiler ise ince film teknolojileri. İnce film teknolojilerinde çok daha farklı yaklaşımlar olabilir. Silisyumdan ince film yapmak mümkün. Ama diğer, işte birazcık kimya, fizik bilen fen okumuşlar periyodik tabloyu bilirler. Periyodik tablonun belli gruplarındaki elementler güneşten elektrik üretilmesine izin veren yapılarda bir araya geliyorlar. Bunlara bileşik yarıiletkenler diyorlar. Yani birden fazla elementin bileşerek oluşturduğu bileşik yarıiletkenler, bunlarla da yapılmış uygulamalar var.
SORU; Kristale dayalı, silisyum kristalinin üzerinde oturan teknolojiler, dediniz. Kullanım açısından bunların artıları eksileri var mı?
YANIT; İkisinin de tabii ki güçlü tarafları var, zayıf tarafları var. Silisyumun güçlü tarafı daha yüksek verimlilik elde edebiliyorsunuz, daha kararlı, uzun süre bozulmuyor ama maliyetler yüksek. Diğerinin verimlilikleri o kadar yüksek değil, henüz potansiyel olarak var ama teknoloji oraya gelmedi, kararlılıkları da o kadar uzun süreli değil.. ama maliyetler az.
SORU; ‘Diğerinin verimlilikleri o kadar yüksek değil’ dediniz, bu maddeyi tanımlar mısınız?
YANIT; Tabii elbette! Bakın şu anda öne çıkmışlar ikinci grup elementleriyle altıncı grup elementlerinin bir arada olduğu kadmiyum tellür malzemesi, bir de ikiden fazla elementin bir arada olduğu bakır, indiyum, galyum, sülfür ve selenyum var. Bunlar bir araya getirilerek bir alaşım oluşturuluyor. Bu alaşımın özellikleri var. Bunun dışında bir amorf silikon var. Silisyumu böyle kristalize büyütmüyorsunuz da, film olarak büyütüyorsunuz. Bunun ötesinde birçokları var ama bunlar öne çıkmış olanlardır.
SORU; Şu anda üniversitenizde ne tür uygulamalar var?
YANIT; Şu anda üniversitemizde bunların hepsinin ayrı ayrı uygulamaları var. Hedefimiz tabii ordaki bozulma mekanizmaları, oluşum mekanizmaları, verimlilik, uygulamadaki başarıları, ısıya bağımlılığı, güneşe bağımlılığı ya da rüzgara, buluta bağımlılığı gibi.. bunların hepsi değerlendiriliyor.
SORU; Sonuçlar uluslararası ve bilimadamları arasında paylaşımlı bir grafik çiziyor olsa gerek. Bunlar nasıl oluyor?
YANIT; Tabii sonuçlar uluslararası paylaşılan bilgiler.. örneğin geçen sene Almanya’da yapılan Fotovoltaik Avrupa Konferansında Muğla Üniversitesinden bu çalışmaların ayrı ayrı beş tanesi yayımlandı. Bu seneki toplantı İspanya’da Valensiya’da olacak. İki tane yayınımız kabul edildi. Yani çalışmalarımızı yeterli hale getiriyoruz ve yayımlıyoruz. Bunlar bizim çalışmalarımızın bir bölümü.. başka toplantılarda, konferanslarda sunuyoruz, bilimsel dergilerde bunları sık sık yayımlıyoruz.
SORU; Stockholm’de yeni enerjiler başlığı altında geçtiğimiz haftalarda büyük bir enerji fuarı yapıldı. Sizin yaptığınız uygulamalar da bu tür yeni enerjiler kategorisine mi giriyor?
YANIT; Tabii! Mesala ben bu ayın dokuzunda Amsterdam’da konuşuyorum. Dünya yenilenebilir enerjiler konferansı. Bunun ardından Münih’de bir toplantı daha var, ‘Inter Solar’ diye, dünyanın en büyük güneş enerjisi konusundaki birlikteliktir, her yıl yapılır, ayın 10'u ile 11’inde orada olacağım. Tabii o kadar çok sayıda konferans ve birliktelik oluyor ki, Stockholm’den Çin’e kadar, geçen sene Kore’de Jejo Adası vardır, toplantı Jejo Adası'ndaydı.
SORU; Biliminsanları dünyanın bir köşesinden ötekine ülkesini de anlatmak ve tanıtmak için durmadan koşuyorlar, bunlardan bir çatı altında toplananlar da oluyor mu?
YANIT; Evet! Türkiye'deki potansiyeli anlatmaya çalışıyoruz, buradaki bilimsel sonuçları anlatmaya çalışıyoruz ve insanlar da dinlemek istiyorlar. Çok sayıda üniversite bu konularda çalışma yapıyor. Hatta bir görev olarak, bu üniversiteleri ve bu konudaki çalışanları bir araya getirmek için bir platform kurduk. Bunun adı ‘Fotovoltaik Teknoloji Platformu’. Evet bunun 45 tane üyesi de var şu anda ve hızla artıyor. Bunun içinde üniversiteler var. Bunun içinde sektörden kişiler var, yatırımcılar var. Hatta bizim bu platformumuzda bir dernek oldu, bu derneğin adı, ‘Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği,’ bu konuda üretim yapacak, yatırım yapacak insanlar örgütlendiler.
3 Haziran 2010 Muğla Üniversitesi
Stockholm’de 2010 yılının ilk yarısında izlediğimiz fuar etkinliklerinde öne çıkan ögelerin tümünde, girişken hamleler eşliğinde bio enerji ve çevre gibi anlatımlar öne çıktı. Nereye baksak, Mavi Gezegen avuçlarımızın içinde idi sanki!
Motorlu araçlarda en son buluşlar.. Elektrikle işleyen otomobil taslakları.. Isı ve ışık enerjisi konusunda en son önermeler bir yanda öte yanda güneş enerjisi.. Ütopik yeni bir dünya tasarımı, bir kasırga gibi hızla gerçeklik düzleminde ele alınırken bio enerji ve güneş ilk başvuru kaynağı oluyor.
Elektrik mi söz konusu, rüzgar var! Gaz mı gerekiyor, güneş var!Evet, İskandinavya'da, Stockholm'de yeteri kadar olmayan güneş... Evet Muğla'da güneş var! Muğla Üniversitesi Rektörü, Türkiye'yi dünyanın öteki köşelerindeki biliminsanlarına, bilimsel hamleler eşliğinde tanıtma gayretiyle koşan bir bilim insanı, Muğla'da Prof. Dr. Şener Oktik de var.
Değerli İzleyici,
Büyük bir üniversitenin rektörü olmak, bir anlamda, özellikle bizim toplumda, şefkatli, hoşgörüsü yüksek, bazı sıkıntılı durumlarda bile gülümsyerek hayata ve geleceğe bakabilen, sırasında baba gibi kol kanat gerici bir performans ve özverili bir sevecenlik de ister.
‘Babamı çok severdim, hani birileriyle sohbet etmek istersiniz de o birileri artık burda olmasalar da yaparsınız ya o sohbetleri.. onlar seçilmiş insanlardır, bunlardan birisi babamdı benim,’ diyen Sayın Oktik, (bakınız; http://cappadociatekinsonmez.blogspot.com/) değerli bir bilim insanı olmakla birlikte, onun sözleriyle tıpkı; 'hani birileriyle sohbet etmek istersiniz de,' tanımına uygun hangi konu olursa olsun sohbeti de özlenen bir insan Sayın Oktik.
Sevgiyle geçen çocukluk ve Uçhisar onaylanması gibi yayınladığımız seri söyleşilerden sonra bir biliminsanı bakışı düzleminde ilerleyen bir söyleşi sunuyoruz bu kez. Sıcak anılarla Uçhisar’ı Muğla doğasında yaşayan Rektör Prof. Dr. Sayın Şener Oktik karşımızda.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez, 6 Haziran 2010 Muğla
SORU; Sayın Oktik biliminsanı olarak çağın evrilmeleriyle uyumlu, dönüşebilir güneş enerjisi kaynağına bağlı Muğla’da üniversite binalarında uygulamalar yaptınız. Meraklı izleyicilerimiz için bunlardan kısaca söz eder misiniz? Muğla’da yaptığınız nedir?
YANIT; Türkiye’de bilinmeyen bir kavramın, kamuya bir şekilde anlatılması için yapılmış pilot bir uygulamadır Muğla’da yaptıklarımız.
SORU; Dünyada ve ülkemizde güneş enerjisini kullanma sürecini bir ucundan bir süredir yaşıyoruz. Evlerde, otellerde en kısa yoldan bu enerji ile sıcak su elde ediliyor bir süredir. Bu süre içinde bilimsel açıdan neler oldu?
YANIT; Bu alanlarda güneş enerjisinden elektrik üretimi için başlayan çalışmalar son on beş yirmi yılda çok büyük bir hız kazandı. İki anlamda hız kazandı; birincisi emisyon, bu enerjiyi kullananların sayısı arttı. Tabii buna bağlı olarak da maliyetleri düştü. Hatta bir eğri vardır maliyet analizinde, (bunu bilirsiniz) ona uyuyor, şu anda üretimde kullanma kapasitesi her iki misline çıktığında maliyetlerde yüzde yirmi ikilik bir azalma oluyor. Son onbeş yirmi yıldır bu eğrinin gelinen noktasında artık bu birçok alanda yapılabilir bir hale geldi. Ama yapılabilirden kastımız, tabii ki bu farklı teknolojiler, genelde çok kabaca bir sınıflama yapılırsa, bir grup teknolojiler kristale dayalı yani silisyum kristalinin üzerinde oturan teknolojilerdir.
SORU; Bu uygulamada ne tür teknolojiler kullandınız? Diğer teknolojiler nasıl?
YANIT; Diğer teknolojiler ise ince film teknolojileri. İnce film teknolojilerinde çok daha farklı yaklaşımlar olabilir. Silisyumdan ince film yapmak mümkün. Ama diğer, işte birazcık kimya, fizik bilen fen okumuşlar periyodik tabloyu bilirler. Periyodik tablonun belli gruplarındaki elementler güneşten elektrik üretilmesine izin veren yapılarda bir araya geliyorlar. Bunlara bileşik yarıiletkenler diyorlar. Yani birden fazla elementin bileşerek oluşturduğu bileşik yarıiletkenler, bunlarla da yapılmış uygulamalar var.
SORU; Kristale dayalı, silisyum kristalinin üzerinde oturan teknolojiler, dediniz. Kullanım açısından bunların artıları eksileri var mı?
YANIT; İkisinin de tabii ki güçlü tarafları var, zayıf tarafları var. Silisyumun güçlü tarafı daha yüksek verimlilik elde edebiliyorsunuz, daha kararlı, uzun süre bozulmuyor ama maliyetler yüksek. Diğerinin verimlilikleri o kadar yüksek değil, henüz potansiyel olarak var ama teknoloji oraya gelmedi, kararlılıkları da o kadar uzun süreli değil.. ama maliyetler az.
SORU; ‘Diğerinin verimlilikleri o kadar yüksek değil’ dediniz, bu maddeyi tanımlar mısınız?
YANIT; Tabii elbette! Bakın şu anda öne çıkmışlar ikinci grup elementleriyle altıncı grup elementlerinin bir arada olduğu kadmiyum tellür malzemesi, bir de ikiden fazla elementin bir arada olduğu bakır, indiyum, galyum, sülfür ve selenyum var. Bunlar bir araya getirilerek bir alaşım oluşturuluyor. Bu alaşımın özellikleri var. Bunun dışında bir amorf silikon var. Silisyumu böyle kristalize büyütmüyorsunuz da, film olarak büyütüyorsunuz. Bunun ötesinde birçokları var ama bunlar öne çıkmış olanlardır.
SORU; Şu anda üniversitenizde ne tür uygulamalar var?
YANIT; Şu anda üniversitemizde bunların hepsinin ayrı ayrı uygulamaları var. Hedefimiz tabii ordaki bozulma mekanizmaları, oluşum mekanizmaları, verimlilik, uygulamadaki başarıları, ısıya bağımlılığı, güneşe bağımlılığı ya da rüzgara, buluta bağımlılığı gibi.. bunların hepsi değerlendiriliyor.
SORU; Sonuçlar uluslararası ve bilimadamları arasında paylaşımlı bir grafik çiziyor olsa gerek. Bunlar nasıl oluyor?
YANIT; Tabii sonuçlar uluslararası paylaşılan bilgiler.. örneğin geçen sene Almanya’da yapılan Fotovoltaik Avrupa Konferansında Muğla Üniversitesinden bu çalışmaların ayrı ayrı beş tanesi yayımlandı. Bu seneki toplantı İspanya’da Valensiya’da olacak. İki tane yayınımız kabul edildi. Yani çalışmalarımızı yeterli hale getiriyoruz ve yayımlıyoruz. Bunlar bizim çalışmalarımızın bir bölümü.. başka toplantılarda, konferanslarda sunuyoruz, bilimsel dergilerde bunları sık sık yayımlıyoruz.
SORU; Stockholm’de yeni enerjiler başlığı altında geçtiğimiz haftalarda büyük bir enerji fuarı yapıldı. Sizin yaptığınız uygulamalar da bu tür yeni enerjiler kategorisine mi giriyor?
YANIT; Tabii! Mesala ben bu ayın dokuzunda Amsterdam’da konuşuyorum. Dünya yenilenebilir enerjiler konferansı. Bunun ardından Münih’de bir toplantı daha var, ‘Inter Solar’ diye, dünyanın en büyük güneş enerjisi konusundaki birlikteliktir, her yıl yapılır, ayın 10'u ile 11’inde orada olacağım. Tabii o kadar çok sayıda konferans ve birliktelik oluyor ki, Stockholm’den Çin’e kadar, geçen sene Kore’de Jejo Adası vardır, toplantı Jejo Adası'ndaydı.
SORU; Biliminsanları dünyanın bir köşesinden ötekine ülkesini de anlatmak ve tanıtmak için durmadan koşuyorlar, bunlardan bir çatı altında toplananlar da oluyor mu?
YANIT; Evet! Türkiye'deki potansiyeli anlatmaya çalışıyoruz, buradaki bilimsel sonuçları anlatmaya çalışıyoruz ve insanlar da dinlemek istiyorlar. Çok sayıda üniversite bu konularda çalışma yapıyor. Hatta bir görev olarak, bu üniversiteleri ve bu konudaki çalışanları bir araya getirmek için bir platform kurduk. Bunun adı ‘Fotovoltaik Teknoloji Platformu’. Evet bunun 45 tane üyesi de var şu anda ve hızla artıyor. Bunun içinde üniversiteler var. Bunun içinde sektörden kişiler var, yatırımcılar var. Hatta bizim bu platformumuzda bir dernek oldu, bu derneğin adı, ‘Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği,’ bu konuda üretim yapacak, yatırım yapacak insanlar örgütlendiler.
3 Haziran 2010 Muğla Üniversitesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)